2021

Nerede, nasıl ve ne yaşıyoruz? Yaşamak için nasıl bir evrene (evrenlere) dönüşüyoruz? … Bütün bir yıl tek bir cevabı olmayan ve hâlâ cevaplarının peşinde koştuğumuz birçok soru ile yüzleştik.

Önce 2020 yılında pandemi ile hayatlarımıza aşılanan dijital dünyanın 2021 yılında fiziksel gerçeklikle hibrit olma haline alışmaya çalıştık. Bir çoğumuz işine, toplantılarına, derslerine online platformlarından devam ederken bir yandan da ezberlerin bozulduğu melezleşen alışkanlıklar dünyasını yeniden kurgulamaya ve sürdürmeye çalıştık.

Öte yandan bu yılda dünyamızı ve yaşamları sarsan yangınlar, seller, depremler ve çeşitli doğa felaketleri ile karşı karşıya kaldık. Tam bu noktada Hashim Sarkis’in 17. Venedik Mimarlık Bienali (2021) için sorduğu “Birlikte nasıl yaşayacağız?” sorusunun yanı sıra tek bir dünyanın var olduğu farkındalığıyla “Nerede yaşayacağız ve ardımızda ne bırakıyoruz?”u da sorguladık. Hep birlikte yaşam faktörü üzerinden artık herhangi bir eylemin ticari olarak ne kazandıracağından önce bu eylemin gerçek hayattan, doğadan neyi alıp götüreceğini sorarak değer yargılarının önem sırasını değiştirdik ve küresel bir farkındalık geliştirdik.

Bir yandan geleceğin yaşamları için doğaya ve insanlığa bıraktığımız yaraları sarmaya çalışan akıllı kentler, mimarlıklar ve ürünler tasarlarken diğer yandan da akıllı teknolojik araçları süreçte bizimle birlikte tasarlayan ve üreten önemli birer aktöre dönüştürerek mimarlığın bağlamsal düşünce sınırlarını genişleten devrimlere yelken açtık.

Biliyoruz ki bugün, artık bir robot bir evi inşa edebiliyor. Akıllı yapım metodolojileri ile robotlar, daha sistematik ve güvenli bir iş ortamı sağlarken aynı zamanda zorlu fiziki koşullara daha rahat uyumlanabiliyorlar. Süreç yönetimini hızlandırmakla kalmayıp aynı zamanda yapay zekâ ile tasarım süreçlerinde de aktörleşebilecekleri bir gelecek bizleri bekliyor.

Geçtiğimiz 20 Mayıs’ta (2021) Güney Kore’nin Seul kentinde mimarlık ofisimiz MAA’nın (Melike Altınışık Architects) 2019 yılında uluslararası yarışma ile elde ettiği Robot ve Yapay Zekâ Müzesi (RAIM) projesinin temel atma töreni robotlar eşliğinde gerçekleştirildi. Dünyada öncü role sahip olan müze, Güney Kore’nin 4. Endüstri Devrimi ve Dönüşümü için bir sembol niteliğinde. 2023 yılı yaz aylarında kapılarını kullanıma açılacak olan RAIM, robotları ve yeni teknolojiyi sergilemenin yanında, müzenin tasarım sürecinden üretim ve inşa sürecine kadar akıllı teknolojiler kullanılarak ilerleyecek. Başka bir deyişle RAIM, ilk sergisini akıllı tasarım ve akıllı inşa etme metodolojileri ile başlatacak.

Tüm bunlar bu yılda bütün karmaşası ile var olurken bugün yaşadığımız dünyada mimarlık tarihinde önemli izler bırakan Richard Rogers, Doğan Kuban, Helmut Jahn, Art Gensler, Paulo Mendes da Rocha gibi birçok değerli mimarı kaybettik, onları saygıyla andık.

Fiziksel dünyaya paralel dijital dünyada çok önemli bir eşiğin sınırları aşılarak “Yaşamak için yeni bir yer” keşfettik. İnternet 3.0; “metaverse”. Bugüne kadar “www” üzerinden interaktif etkileşimi sağlayan internet 1.0, 2.0 yerine fiziksel gerçeklik ve artırılmış gerçeklik arasındaki çizgileri transparan hale getiren internet 3.0 “evren (verse) ötesi (meta)” keşfedildi veya keşfedildiği sanıldı. Sanıldı diyoruz; çünkü oyunlarda ve bilumum platformlarda belki de yıllardan beri süregelen bu “evren ötesi” yer merkeziyetiz bir iletişimin sunucusu idi. “Bilgiyi nasıl ediniriz?” sorusunu “Bilgiyi nasıl aktarırız?” sorusuna dönüştüren; bilgi kontrolünün bireylere aktarıldığı ve veri monarşisinin ortadan kaldırıldığı “evren ötesi” ile geçtiğimiz aylarda keşfedilmeyi bekleyen bir dünya gizemiyle kapılarını açtı.

Evren ötesinin bu merkezi olmayan özerk organizasyon kurgusunda “Yaşamak için yeni bir yer nasıl olur?” sorusu mimarlık dünyasında da yankılandı. Belki de mimarlar olarak dönüştüğümüz sistem kurucusu olma hali yeni yılda gün yüzüne çıkıp aktörleşen akıllı teknolojik araçlar ile evren ötesi keşifleri de içeren bir gerçeklikle bizi karşı karşıya bırakacak.

Bu bağlamda belki de en başından beri kurgulanan “Evren nedir?” sorusu biz mimarlar için önemli bir soru haline gelirken, Jorge Luis Borges’in “Babil Kitaplığı” hikâyesini hatırlanmaya değer kılar.

“Evren (kimileri kitaplık diye anıyorlar) birbirinden engin hava sütunlarıyla ayrılmış, çok alçak parmaklıklarla çevrili, sayısı belirsiz belki de sonsuz, altıgen dehlizlerden oluşmuştur.” (Jorge Luis Borges, “Babil Kitaplığı”, Ficciones: Hayaller ve Hikâyeler, 1999, s. 67).

Yeni yıla adım attığımız bu günlerde belki; geçen sene birbiri ardına sıralanan tüm keşifler, seçimler, kararlar ile etkilediğimiz varsayımların ve yeni tanım arayışlarının kapılarının aralandığı; zamandan ve uzamdan bağımsız gerçeklik parçacıklarının bütünleştiği “anlara” ve “yersiz olma haline” mimarlar olarak izin vererek, değişim ve dönüşümümüzü seyrettiğimiz zamansız bir olasılığı kabullenmeliyiz.

Çünkü geçmişten geleceğe ya da bildiklerimizden bilmediklerimize, bu evrenden öteki evrene, bu olasılıktan diğer olasılıklara yaptığımız bu anlam yolculuğunda belki de zamanın doğrusal değil de döngüsel olduğunu bulmamız ve kabullenmemiz gerekmekte. Hep birlikte yaşayabileceğimiz, çok kültürlü, çok merkezli sistemlere sahip sınırsız bir geleceğin yaşamlarının tasarlandığı bir yıl olması dileğiyle…

2021 bi_özet Ayın Yorumu,
Melike Altınışık